Şubat 25, 2009
kaçıncı sanat?
Şubat 24, 2009
wonderland
Şubat 21, 2009
harflerle dans
Şubat 17, 2009
horrible countdown of a pointless life
hayatta hep dimdik duran, savaşçı ama ağlak bir dişi robot, sürekli depresyonda olan bir erkek robot bi de zaman makinesi. depresif robotun adını zamanında douglas adams, marvin olarak koymuş olduğu için ölüye saygıdan dolayı bu adı kullanmam otostopçu’nun galaksi rehberinden fikir çaldığım anlamına gelmediği gibi ağlak dişinin de tabi ki yüzüklerin efendisi’ndeki eowyn’le alakası yoktur. zaman makinesiyle orta dünyaya giden kahramanların, yaşadıkları umutsuzluk ve inançsızlık nedeniyle aslında kurtarabilecekleri geleceklerini mahvetmeleri ve tüm evrenin yok olma tehlikesiyle burun buruna gelmesi geri sayımı başlattığında, ulu yönetmen peter’ın çektiği muhteşem savaş sahneleri ile süslenmiş yeni zelanda toprakları kana doyacak. şafak sökerken nazikçe koşan el-myra, doğan kırmızı güneşi görünce omzundaki kargaya şık bir kafa hareketiyle dönüp “kızıl bir güneş doğuyor, dün gece çok kan dökülmüş” diyecek… tüylerim diken diken oldu, o derece etkileyici bir sahne bu.
Şubat 14, 2009
aziz valentin bizi diskoya götür
Şubat 13, 2009
yazmak
print screen'den allah razı olsun, şimdi nette aradım da haberi kaldırmışlar.. bi sözlükte var haber bi de forum sitelerinde felan. neyse işte bu haber bile yapılınca, hadi yapıldı diyelim bi de üstüne yayınlanınca dedim ki ben kitap yazsam kuponla bile olsa bunlar beni kitabımı bile satarlar. hala kitap yazamadım ama yazdığım an nereye başvuracağım konusunda içim rahat
Şubat 11, 2009
ilaç
Şubat 09, 2009
vektörlerde ikili ilişkiler ve yansımaları
1- iki kişi sevdikleri bir insan hakkında konuşurken içeri o insan girerse, hafif bir tebessümle ve gelen insanın duyabileceği bir ses tonuyla “iyi insan lafının üstüne gelir” derler; ancak bu iki kişi sevmedikleri biri hakkında konuşuyorlarsa ve sevilmeyen insan yanlarına gelirse suratta “hay skym” şeklinde bir ifade ve gelen kişinin duyamayacağı bir ses tonuyla biri diğerine “iti an çomağı hazırla” der. yani tam da lafının üstüne gelmek çok da matah bişi değildir, atalarımız iki durum için de bir söz söylemişlerdir.
2- bazı kocaman işlerin olabilmesi için öyle küçük küçük adımların yararsız olduğunu ve istediğin kadar böyle adım at asıl istediğin işi yapamayacağını anlatmak istersen “taşıma suyla değirmen dönmez”, ama umudu kırılmış birinin küçük emeklerinin bile değerli olduğunu söyleyip onu gaza getirmek için “damlaya damlaya göl olur” ya, o zaman damlatarak göl yapıp bu gölün kenarından açacağımız kanalla değirmene su götürsek, değirmen döner mi?
3- kendisi için önemli olan antika sayılabilecek ve aslında çok da kullanılamayacak eşyalar söz konusu olduğu zaman “sakla samanı gelir zamanı” diyen bir anane, dedem kendi eskilerini saklamak istediği zaman “eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” diye adamcağızın tüm değer verdiği ve saklamak istediği şeyleri attırmaya çalışır gerekirse çaktırmadan kendi atardı.
4- bir de aynı atasözü içinde birbirinin tersinden bahsedilir ki ona da komşu bütünler atasözü denir, şöyle ki: “laf var iş bitirir, laf var baş yitirir”.
Şubat 06, 2009
abece
Şubat 04, 2009
dekoratif hayal
Şubat 03, 2009
kurnaz karga - yavru ceylan
yanlışlıkla bir çok hayvanın bulunduğu kocaman bir kitabın içine düşen yavru ceylan, etrafı gezinip, eğlenip oynarken; bülbül gibi şarkılar söyleyen bir karga ceylanı fark edip etrafında dolaşmaya başladığı zaman, küçük ceylan, bu karganın kitabın dışında da hayatında olabileceğini ve kitabın dışındaki görkemli ormanda hayatları boyunca birlikte uçabileceklerini bilemezdi.
her şey masal gibi giderken, karga, bülbül sesiyle ceylana şarkılar söyleyip güzel gözlerinden, mis kokusundan bahsederken, kargaya deli gibi aşık olmuş olan ceylanın karganın kanatlarına tutunarak uçtuğu bu yeni hayatta yaşadığı mutlulukla başının dönmüş olması, hayatının geri kalanında sürekli bir baş dönmesi ve mide bulantısı yaşayacağı anlamına gelmez bilakis, iki üç kadeh tatlı tatlı bişiler içmiş de çakırkeyf olmuş bir baş dönmesi ve sürekli gülümseyen bir suratla yaşayacağını gösterir.
kalbindeki mutluluğun suratındaki yansıması olan bu gülümsemenin aynısının, karganın da yüzünde olduğunu gördüğü sürece, karganın kanatlarında gittiği her yerin sihirli olacağının farkında olan ceylan, karganın peşine takılıp ormanın en uzak, en bilinmedik, daha önce hiç gitmediği en korkulan yerlerine gitmekten çekinmeden, hayatının kalanında hep bu çok sevdiği kargasıyla yaşama kararı almış ve onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
gökten düşen üç elmanın, kimin kafasına düşüyosa onun zevkine göre; benim kafama düşeninse yeşil, ekşi ve sulu olmasını dilerim...