tag:blogger.com,1999:blog-13204509592842839322024-03-14T05:30:14.682+03:00içimdekilerel-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.comBlogger137125tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-32836608767981557062012-05-17T03:10:00.000+03:002012-05-17T03:10:00.456+03:00mutlu ol yeterbazı zamanlar reklamlarda bile ağlayabilecek psikolojide oluyorum, reklamın içeriğine bağlı olmaksızın. bazı zamanlar önümde canlı kesseler ağlamam gibi geliyor.<div>
bunların istisnası olan tek şey vardı şimdiye kadar, ağlamaklı olsam da olmasam da ağladığım ve hep ağlayacağım <a href="http://www.imdb.com/title/tt0120689/">yeşil yol</a>. kitapta olmuyor ama film başladığı anda ben ağlamaya başlıyorum. bir rulo tuvalet kağıdı ile tamamladığım bu yolculuğun bir başka hazin sonu da ağaçlara yansıyor.</div>
<div>
artık buna <a href="http://www.imdb.com/title/tt0412142/">house</a> da katıldı. eskiden üzerdi ama gülüp geçeceğimiz bir acınası hali vardı, şimdi dizi bitiyor ya her şeyine acıyorum adamın. öyle de güzel senaryo yazıyorlar ki tüm geçmişe bakınca house'un acı çekerek ölmesinin en mantıklı son olduğunu düşünüyor insan. gerçek olmayan şeylere bu kadar ağlamak bi' hormonlarla olur bi' de böyle insan hayatının içinde olabilecek gerçeklikteki senoryayla (yeşil yol'u ayrı tutaraktan, inci dizerekten)...</div>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-61354909918224091042012-03-29T21:51:00.001+03:002012-03-29T21:52:05.792+03:00disleksi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-VCs0nwrar4M/T3SvJwwpAbI/AAAAAAAAAOw/0bccZe3e6tw/s1600/426079_385257031489786_218174761531348_1723283_470136321_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-VCs0nwrar4M/T3SvJwwpAbI/AAAAAAAAAOw/0bccZe3e6tw/s320/426079_385257031489786_218174761531348_1723283_470136321_n.jpg" width="239" /></a></div><div><br />
</div>insanlar yaşlandıkça en yakınlarının bile adlarını karıştırırlar ya, torununa seslenmek için tüm çocuklarının adını sayar bir annane örneğin. bunun yaşlılık, bunama, alzheimer, dalgınlık vs. gibi nedenleri olabilir.<br />
<div>yıllarca "melike, mualla, (bunu benim adımdan önce hatırlaması mucize ama) şemsünnehar amaaaan serra" diye çağırıldığım için iyi bilirim ad karıştırma durumunu.</div><div>bende var olan ise, daha bu yaşımda bunamadığıma göre, bir çeşit ad öğrenme bozukluğu olmalı. bazı insanların adlarını asla öğrenemiyorum. örneğin bence adı Zamazingo* olan bir futbolcu var, gerçek adını katiyetle öğrenemedim. kardeşime soruyorum Zamazingo'nun adı neydi diye ya da bir basketbolcu var onu soruyorum ben kime William Wallace** diyorum diye. ünlü de adamlar aslında, olmuyor öğrenemiyorum adlarını. bir de Nasuh Mahruki*** var bu kategoride, gerçekte ne olduğunu tahmin etmek bile imkansız değil mi? gerizekalıyım da haberim mi yok acaba?</div><div><br />
</div><div>ve gerçekler: </div><div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: xx-small;"><b>* lizarazu</b></span></div><div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: xx-small;"><b>** allen iverson</b></span></div><div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: xx-small;"><b>*** toruk macto</b></span></div>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-62130244040587839142012-01-28T02:47:00.001+02:002012-01-28T02:51:02.545+02:00yarmak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-tQgQZt6YGZk/TyNGaOgBO-I/AAAAAAAAAOo/HHqPd_j5wyY/s1600/onyargi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="216" src="http://3.bp.blogspot.com/-tQgQZt6YGZk/TyNGaOgBO-I/AAAAAAAAAOo/HHqPd_j5wyY/s320/onyargi.jpg" width="320" /></a></div>yapım eki almış gibi görünüp de almamış olan ama almış gibi davranılan "yargı" sözcüğü bu zamanlarda pek ağzımıza yakışmıyor.<br />
önyargı konusunda ne kadar başarılıysak tarafsız yargı konusunda o kadar başarısız insanlarız ki zaten önyargının başarısı, tarafsız yargının başarısını etkiliyor.<br />
daha kimsenin gölgesinde hareket etmek durumunda olmayan insanlar birbirleri hakkında tarafsız düşünüp, kibirlenmeden, kendilerini yüce görmeden yorum yapamazken; birilerinin gölgesinde hareket edenlerin doğru kararları verip tarafsız yargılaması nasıl beklenebilir ki?el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-21880439073108260772012-01-09T14:20:00.002+02:002012-01-09T14:24:52.340+02:00hollywood'dan özür dilerimfilmlerde falan merdivenden aşağı doğru, ters taklalar atarak düşen ve ayağa kalkan insanlar, iki gün öncesine kadar inandırıcı gelmezdi. o kadar merdivenden tepe taklak düşüp de nasıl ayağa kalkılabilir ki derdim. oluyormuş.<br />
merdivenden çıkmaya çalışırken, basamakların dar ve dik olması yanında alkolün bozduğu balans ayarı nedeniyle -sayabildiğim kadarıyla- iki tam bir yarım ters takla atarak merdivenlerin sonuna iniş yaptım. sonuç: ayağa kalkılabiliyormuş.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-I9DAH2bt-5k/TwrcTX1R2eI/AAAAAAAAAOg/foqPDT8-vPc/s1600/falling.gif" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="358" width="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-I9DAH2bt-5k/TwrcTX1R2eI/AAAAAAAAAOg/foqPDT8-vPc/s400/falling.gif" /></a></div>geceye devam edip sabah 5te eve dönünce bile insan kendisini sapasağlam hissedebiliyormuş ama uyuyup uyandıktan sonra her bir basamakla temas etmiş olan her bir uzuv delice ağrıyormuş. çeşitli morlukların yanı sıra dışarıdan bakınca darbe aldığı anlaşılmayan yerlerde de hatrı sayılır ağrılar olması korkutuyor insanı bu arada.<br />
filmlerde inandırıcı bulmadığım ikinci bir durumda tek tokatla ya da enseye tek darbeyle patates çuvalı gibi yığılan, bayılan insanlar. bunu da birebir tecrübe etmemek dileğiyle...<br />
<br />
<i>not: merdivenleri çeken bir güvenlik kamerası vardı, belki görüntüleri ileride internette görebilirim.</i>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-14120729112664220622012-01-04T10:51:00.000+02:002012-01-04T10:51:31.521+02:00peruk alsam<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-mAkRsKgbGQI/TwQSQ58ZfqI/AAAAAAAAAOU/y_Q823amBME/s1600/IMG_0765.JPG" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="400" width="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-mAkRsKgbGQI/TwQSQ58ZfqI/AAAAAAAAAOU/y_Q823amBME/s400/IMG_0765.JPG" /></a></div>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-18401811312878675072011-09-10T00:40:00.001+03:002011-09-10T00:41:00.351+03:00hırssızlıko kadar sakin bir insanım ki, çevremdekilerin bazen isyan ettiklerini fark ediyorum ve konuyu değiştiriyorum. hayatımda bir şey için hırs yaptım onun için de zaman çoktan geçmişti.
ilkokulda okuma sökmek diye bir şey vardı, ben -ayıptır söylemesi- 4 yaşımda okuma yazmayı hallettiğim için benimle birlikte okuma söken birileri olsun diye beklemiştim mecburen. 7 kişi falan aynı anda okumayı söktü bir süre sonra, çok sıkıcı bir dönemdi ve bitti. hep birlikte okuma kurdelelerini almak için tahtaya çıktık, yakamıza kırmızı kurdele takıldı ve öğretmen sınıfın geri kalan kısmına arkadaşlarımızı alkışlayalım dedi. ben de alkışladım. güldüler bana kendimi alkışladım diye. diyemedim ki ben de diğer öğrenen arkadaşlarımı alkışlıyorum. içimde kaldı, ben 3 yıldır okuyorum lan ne alkışlayacağım diyemedim, siz okumayı sökene kadar çarpım tablosunu ezberledim olm ben diyemedim, utandım oturdum. hay aq.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-61629678436618126352011-08-20T01:11:00.000+03:002011-08-20T01:11:09.583+03:00söyleyin de beraber gülelimağlanacak halimize güle güle katıldığımız sırada o kadar kendimizi sıkmışız ki kramp girmiş beynimize. bir iğne batırsak geçer aslında, ama ters yöne çekiştirerek krampı geçirmeye çalışıyoruz. o sırada geçip geri geliyor namıssız.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-9436898222535224412011-07-08T01:57:00.000+03:002011-07-08T01:57:45.932+03:00nezaketdizilerde, filmlerde insanların olumsuz hareketlerden etkilenmesini engellemek adına oluşturulan yasalar sigarayı, küfrü, alkolü, el hareketlerini, sevişmeyi falan kısıtlıyor ya işte haberleri izleyip bir sigara yakıp, ağız dolusu küfrettiğin zaman yasa başarısız oluyor. illegal davranmayalım. bir dizi karakteri gibi olalım, düzgün bir dille konuşup, alkolü gizli, sigarası gizli nazik insanlar olalım. sevişeceksek vazoya odaklanalım, birine nah çekersek önüne mozaikli kağıt hazırlayıp yanımızda bulunduralım. çünkü onlar dizi, gerçek hayatta yok böyle şeyler.<br />
savaş filmi, mafya filmi falan izlersek işte onlar gerçek. masum insanları öldürmek, kadınlara, küçük erkek çocuklarına tecavüz etmek falan, gerçek olan bunlar.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-20585671704677355112011-06-30T16:41:00.003+03:002011-06-30T16:42:51.521+03:00bebebu şapşalı da benim arkadaş yaptı.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/-rhdM2vjNlAY/Tgx9QqNJoJI/AAAAAAAAANs/h0FMicgPNGk/s1600/foto-04.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-rhdM2vjNlAY/Tgx9QqNJoJI/AAAAAAAAANs/h0FMicgPNGk/s400/foto-04.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624007759839731858" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/-k10nykHJW_k/Tgx9MO5Z7HI/AAAAAAAAANk/Q_EF0vCGzZk/s1600/foto-03.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/-k10nykHJW_k/Tgx9MO5Z7HI/AAAAAAAAANk/Q_EF0vCGzZk/s400/foto-03.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624007683789679730" /></a>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-37403335076715086992011-06-30T16:38:00.004+03:002011-06-30T16:41:01.028+03:00fotomyrainstagr.am şeyleri<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/-tWlRsk2YXsE/Tgx8lp7XkVI/AAAAAAAAANU/_isDmRRzdDE/s1600/foto-02.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/-tWlRsk2YXsE/Tgx8lp7XkVI/AAAAAAAAANU/_isDmRRzdDE/s400/foto-02.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624007021030773074" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/-BD-gfYSq6DE/Tgx8dL3tcSI/AAAAAAAAANM/TVGt2pDL6bw/s1600/foto-01.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/-BD-gfYSq6DE/Tgx8dL3tcSI/AAAAAAAAANM/TVGt2pDL6bw/s400/foto-01.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624006875523412258" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/-Uv30CtTPlpo/Tgx8uB4C0UI/AAAAAAAAANc/Cg1UPP_qU3o/s1600/foto-05.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://1.bp.blogspot.com/-Uv30CtTPlpo/Tgx8uB4C0UI/AAAAAAAAANc/Cg1UPP_qU3o/s400/foto-05.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624007164898234690" /></a>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-64222364997699455282011-06-24T00:43:00.003+03:002011-06-24T01:14:17.639+03:00hep aynı seviyede kalmaksene 2000: icq konuşması<br />el-myra: aman, ne gerek var<br />ares: bir umursamazlık seziyorum<br />el-myra: sen sezemezsin, ahmet necdet sezer<br /><br />sene 2004: bir maçta oyuncu değişikliği - giren oyuncunun ismi yazar<br />el-myra: bi espiri yapim mi?<br />kardeş: off, yap hadi<br />el-myra: fatih tekke diyorlar iki "k" ile yazıyorlar. ehehe<br /><br />sene 2008: arkadaş ile mesajlaşma<br />el-myra: çocuk falan istemem, herkes çocuk için mi sevişiyor?<br />arkadaş: niye evleniyorsun o zaman<br />el-myra: çocuk için mi? insandan başka, sırf zevk için seks yapan başka canlılar da var, mesela yunuslar.<br />arkadaş: başka?<br />el-myra: eğrelti otlarından başka, sırf zevk için spor yapan başka canlılar da vardır, mesela mantarlar?el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-1706983395519812002011-06-23T00:08:00.004+03:002011-06-23T00:58:09.219+03:00meşe odunuŞu face<span style="font-style:italic;">bookunda</span> insanlar sürekli, güzel olduğunu düşündükleri sözleri paylaşıyorlar bir süredir. Nasıl anlamlı, nasıl vurucu anlatamam. Bir kısmını, Türkçe'de olmayan harflerle yazdıkları için pek anlayamıyorum ama okunaklı olanların içerikleri öldürüyor beni.<br />Kadınların beğenip paylaştıkları sözler genellikle; karşısındaki insanların hatalı olduğunu ya da kaybettiklerini ima eden, karşılıklı ilişkilerde kendilerinin iyi karşısındakinin kötü olduğunu vurgulayan ya da sırtından vurulmuşluğu ve buna karşı dimdik duruşunu belirten içeriklerde. (zaten bunun dışında da "özlü söz" kalmadı neredeyse :))<br />"Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor.." bunu beğenip bizlerle paylaşarak hayatımızdaki insanları sorgulamamızı ve incinmeden önce önlem alabilmemizi hedefleyen kişi artık arkadaş listemde değil. Gideceğim yere kadar eşlik edip, ortada bıraktım kendisini.<br />"Benden nefret edenlerden nefret edecek vaktim yok. Çünkü ben, bana değer verenleri sevmekle meşgulüm.." bunu paylaşan kişi ise birinci dereceden kuzenim olduğu için maalesef hala listemde ama kendisini sevenlerle meşgul olduğu için nasıl olsa benimle ilgilenmiyor.<br />Facebook'un amacına en uzak kullanımı Türkiye'de sanıyorum. Eski arkadaşları bulmak, nostalji, iletişim falan çok geri planda. Arkadaş listesinde 1000lerce kişi olanlar var, yolda gözgöze gelseler birbirlerini ekliyorlar, bir daha hayatları boyunca karşılaşmayacak olsalar da, iletişim kurabilecek ortak noktaları olmasa da... Hiç tanımadığım ve tanımak bile istemediğim kişiler ekliyor örneğin, aynı lisede okumuşuz diye. <br />Bu kadar şikayet ediyorsam neden kullanıyorum o zaman, mal mıyım afedersin? Ne münasebet, niye mal olayım. Amacına uygun kullanıp sevdiğim ama uzakta olan, görüşemediğim özlediğim insanlar var benim de sonuçta, telefon faturaları belimi büküyor öbür türlü.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-76078502636420364462011-06-17T14:26:00.002+03:002011-06-17T15:22:32.348+03:00evrilerek devrilmekdin merkezli sosyal hayatın olduğu ülkelerde kadınlar hep ikinci plana itilir, ezilir, hor görülür; çünkü din kadını şeytanla (ya da bazı durumlarda hayvanlarla) bir tutar. önce erkek yaratılmış sonra onun kaburgasından kadın yaratılmıştır, bu bile kadının ikinci sınıf olmasını sağlayan bir inanıştır.<br />işin aslı erkeklerin kadınlardan çekiniyor olması. yalnızca fiziksel olarak üstünlükleri olması, diğer konularda ezemedikleri kadınları fiziksel olarak alt etmelerini getiriyor beraberinde. erkekler kadının zekasından, duygularından, cinselliğinden korktukları için; düşünmesini, hissetmesini, görünmesini engelleyerek üstün olmaya çalışıyorlar. ilkel toplumlarda fiziksel üstünlük erkeğin evine yemek getirmesini sağlarken şimdi kadının da çalışıp evine bakabilmesi çoğu erkeği rahatsız ediyor, elindeki tek üstünlüğün de alındığını görmek şiddet olarak dışarı yansıyor. yanındaki kadını ne kadar "aşağılık" hissettirirse kendisi o kadar "yüce" oluyor ve bunu islam aracılığı ile sağlamak çok kolay. önce babasının malı olan kadınlar daha sonra, baba tarafından uygun görülen bir başka erkeğin malı oluyor. diğer erkeklerden saklanıp, yeni sahibine tam hizmet etmesi halinde tüm görevini yerine getirip, kocasının da oluru ile cennet ödülünü kazanıyor.<br />peki korkulan bu özellikler bastırılmasa, kadınlar ezilmese ne olur?<br />düşünen bir kadın hataları görüp, aksaklıkları görüp düzeltmeye çalışır ve büyük olasılıkla başarır (örneğin fransız devrimi, 2002 venezuela devrimi)<br />kadınların duyguları erkekler tarafından abartılıp yanlış anlaşılır hep. kadın duygusaldır, sulu gözlüdür, merhametlidir, anaçtır evet ama damarına basıldığında herkesten daha serttir, acımasızdır. bununla ilgili bir kitap var (önce kadınları vurun - Eileen MacDonald); neden savaşlarda, çatışmalarda kadınların daha tehlikeli olduğunu anlatıyor.<br />en korkulan ise cinsellik. çünkü cinselliğin ayıplandığı, saklandığı, tabu olduğu toplumlarda gözü dönmüş erkekler gördükleri saç telinden, çıplak bir koldan, küçücük kız çocuklarının diz kapaklarından tahrik oluyorlar. aslında kadının elindeki en büyük silah gibi görünüyor cinsellik. bir erkeği parmağında oynatmanın yolu gibi geliyor insanlara o yüzden de üstünü örtüp kurtulmaya çalışıyorlar. işte bu aklı şeytanlığa çalışan, duygusal seks objelerini bastırmanın yolu arkana dini alıp cehennem korkusunu aşılamak.<br />çünkü iktidar olarak kadınları ne kadar avucunun içine alırsan onların yetiştirdiği erkekleri de o kadar elinde tutarsın, kadının kafasını ne kadar ezersen özgürlükleri o kadar sınırlarsın. türkiye'de dönüşümün başlangıcı, kadınları meşgul edecek bir konunun ortaya atılması oldu. türban. zorlama ile yapılan bir işlemin özgürlük olduğuna inandırılan kadınlar, örtünme özgürlüğü ile ilgilenirken ellerinden bütün özgürlükler alınmaya başlandı farkına varamadılar. "başını örttüğü için doktor olamayacak mı yani bu hanımlarımız" diyenler çıktı, aynı zamanda da erkekleri muayene edemeyen örtülü doktorlar.<br />eşitlik için mücadele edenlerin çoğu erkeklerden oluşmaya başladı ve sonra onlar da çekildi. sonra ortaya türbana özgürlük diye eylem yapan erkekler çıktı... "devrim kanlı mı olur kansız mı" lafının anlamı kalmadı çünkü türkiye'de "devrim" olmadı son 30 yılda "evrim" oldu.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-8864489217265792962011-06-15T01:50:00.002+03:002011-06-15T01:54:58.997+03:00lanet olası federallerzaten boktan bir pazardı, bir de behzat ç. yayınlanmadı. sandık görevlisi olup dünya kurtaracağımı sandığım için de ayrı sinirliyim. oy vermek ne zaman gerçekten işe yaradı ki saçma bir seçim için behzat'tan olduk? zaten seçim yapmadan %50 deseler ülkenin %50si bunu yerdi, geri kalanı sinirlenip otururdu. yaptığımız bu sonuçta hala...el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-44608603366058397592011-06-13T00:24:00.002+03:002011-06-13T00:38:32.516+03:00şeytana pabucunu ters giydirmeköyle bir çakalsın ki şeytan gelse, şaşırtıp göd edersin.<br /><br />biz küçükken sınıf başkanlığı seçimleri olurdu, "açık oy, açık sayım". adaylar tahtaya çıkar geri kalan el kaldırma usulü ile seçimini yapardı, herkes görürdü kim kimi istedi ve kimse sorun etmezdi kimin kime oy verdiğini. yakın arkadaşlar arasında belki bir iki sorun çıkardı neden bana oy vermedin diye ama o bile iki gün sürerdi en çok. "açık oy açık sayım" dürüstlüktü o yüzden, isteğini yüzüne karşı göstermekti, cesaretti, kişiliğini ortaya koymaktı. büyüdük, liseye falan geldik, gizli oy açık sayıma geçtik. başkan adaylarının ismi yazılıp toplandı, "sınıf öğretmenleri" oyları sayıp kimin başkan olduğunu söyledi. ilkinden farklı değildi bizim için, çünkü biz kimin başkan olmasını istediğimizi en yakın arkadaşımızın yüzüne söylemiştik. istemediğimize istemiyoruz demiştik. dürüst yetişmiş insanlar değişmez, dürüstlükten ödün vermez. ama sen kişilikle oynamaya başlarsan, dürüstlük yerine hayali değerler koyarsan, vicdan yerine hayali kahramanlar getirirsen sonuçta herkes yalancı olup çıkar. "ulan bana bu oyu siz ikiniz verdiyseniz benim oyum nerde" olur.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-702438380617359592011-06-11T16:42:00.002+03:002011-06-11T17:12:28.157+03:00İktidar gelin gibidir, kendine ortak istemez (Anonim)teee 2003te oluşmuş bir <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Internet_meme">internet meme</a>si var. türkiye'de ünlenmesi, özellikle internetle pek işi olmayanların duyması yakın zamanda oldu ve tüm ülke olarak "anonymous" sözcüğünü doğru bir şekilde yazabilir olduk. türk insanına katkısı bundan fazla olmayacak büyük olasılıkla. çünkü anlı şanlı <span style="font-style:italic;">ayyıldız tim</span> "ayağınızı denk alın" dedi bu hakctivistlere. türk internetine saldırmak öyle kolay değil sonuçta, bir kere kimsenin haddine değil çünkü komünizm gelecekse onu bile devlet getirir bu ülkede.<br />teknik olarak <a href="http://www.sosyalmedyahaber.com/hanim-kos-anonymous-saldiriyor/">şu</a>rada biraz bilgi var. iyi mi kötü mü bilemedim, başkaldırı iyidir dedim, özgürlükleri kısıtlamanın karşısında durmak gerekir dedim. düşünce özgürlüğünün bile sınırsız olmadığını düşünen bir başbakanının olduğu bu ülkede "denize düşen yılana sarılır" (anonim) her daim geçerli olacak gibi...el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-41993752226585293672011-06-10T15:33:00.002+03:002011-06-10T15:41:25.510+03:00gri ankarakaloriferin arkasında is olmasın diye; geçen yaz duvarları griye boyadım (griyiiiii çook seversin), şimdi duvar bölge bölge koyu gri ve açık gri şeklinde. bir duvarda irili ufaklı bi' sürü ayna var, o duvarı daha koyu gri boyamıştım keşke her tarafı öyle yapsaymışım diye düşünüyorum.el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-16760248522168072682011-06-10T01:08:00.001+03:002011-06-10T01:09:34.611+03:00zamanzaman çok çabuk geçiyor ama geçtikten sonra anlıyoruz. çok ilginç..el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-37144841839601874102010-12-18T02:21:00.003+02:002010-12-18T02:35:28.872+02:00ankara'nın halleriankara'mın 4 (dört) hali vardı eskiden. her mevsim çatır çatır yaşatırdı kendisini. öyle bir ilkbahar olurdu ki ağaçlar çiçekten yerlere değerdi. her sokakta çiçekleri birbirinin üstüne çıkan ağaçlar, mis gibi bir koku, üşütse mi ısıtsa mı bilemeyen güneşli bir hava... ilkbaharın rengi,kokusu, sesi olurdu. sabah kalkınca güneşin ışığından anlaşılırdı bahar olduğu.<br />sonra çiçekler yerlere serilir, hafif rüzgarla uçuşurdu. tam güneş yaz sarısına dönerken kırkikindiler başlardı. sabah güneşli öğleden sonra yağmurlu (ahmak ıslatan:))<br />yazın kuru bir sıcak ama güneşin geldiği yerde sıcaklardın, bir direğin küçücük gölgesi bile serin olurdu. yazdan nefret etsem de ankara'da güzel olurdu yaz bile.<br />yavaştan sararmaya başlardı her yer, yolda yürürken çıtır çıtır ederdi tüm sokaklar. kurumuş da sonra ıslanmış yaprak kokardı arada. bi soğuk bi sıcak bi serin bi ılık yaşarken birden gelirdi kuru ayaz (eşek donduran:)) pastırma sıcaklarından önce jilet gibi keserdi hava, sonra bi ilkbahar kokusu aniden, çok değil bi iki gün.<br />bembeyaz ankara kasım sonunda başlardı. küçükken dizim yere yakın olsa da en az benim dizime kadar gelirdi şehir merkezinin kar kalınlığı. bata çıka, dona dona, eller burun kıpkırmızı yuvarlanırdık karda. bi iki derece eğim bulduk mu poşetleri altımıza alıp kayardık savrula savrula. küresel ısınıyo muyuz yoksa buz çağına mı giriyoruz karar veremezken ankara bugün bu 4. halinde. <a href="http://www.youtube.com/watch?v=p7gPtv0L_wI&NR=1">kar yağıyor bu gece, öyle beyaz ki şehir!</a>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-26822625579618321292010-12-05T00:28:00.003+02:002010-12-05T00:50:19.416+02:00gereksiz ama önemli şeylerbazı insanların karşılarında dart tahtası asılı durmamalı. ne kadar kendini tutmaya çalışsa da sonunda üstündeki sayıları toplayıp, çıkarıp, çarpıp hatta karesini alıp diğerine bölüp falan onların arasında bir bağlantı bulmak için beynini yakabilir. karşılıklı sayıların toplamından farklarını çıkarırsaaak...<br />insanların bulunduğu ortamlar çok yorucu olur; kanlı canlı insan olmasına gerek yok, diziler, filmler falan da aynı işi görür. her görünen elde 5 parmak olup olmadığını kontrol etmek baş döndürür. marilyn monroe'nün ayağında 6 parmak var!<br />tipografik bir tasarımda koyu/büyük/farklı yazılmış sözcüklerin ayrı bir cümle oluşturup oluşturmadığı, alttan alta bir mesajı olup olmadığı gibi araştırmalar yaparken, yazının tamamında ne yazdığı okunamayabilir. <br />binadaki merdiven sayısının gün içerisinde değişmeyeceğini bilmek, onları tekrar tekrar saymaya engel değildir. apartman girişindeki üç basamak bile önemli bu konuda. tek tek, çifter çifter, üçer üçer sayarak, sayma işlemine minik sürprizler eklenebilir. her katta 18 basamak olması ve bir adımda 4 basamak çıkamamak nedeniyle, hep de tam bölen sayılarla çıkılır o merdivenler. artan basamak yok, çok süper. bir katı tek tek, bir katı çift çift diğer katı da üç üç sayınca yorucu olur ama hala toplamda 57 basamak olduğunu bilmenin rahatlığı her şeye değer.<br />yazı yazarken bir sözcük değil beş sözcük bile önce bir yanlış yapıldığı fark edilince yazılmış olan tüm sözcükler silinerek geri gidilir ve düzeltme yapılıp hepsi yeniden yazılır.<br /><br /><span style="font-style:italic;">bonus: bir internet sitesi içinde dolaşıldıktan sonra siteyi kapatırken önce anasayfaya dönülür ki ortalık dağınık kalmasın. </span>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-18904107337842856052010-12-03T01:52:00.002+02:002010-12-03T02:58:07.318+02:00sevgi saygı hoşgörüinsan sosyal hayvandır ya da insan politik hayvandır hatta insan düşünen hayvandır şeklinde sınıflandırmaların temel mesajı sonuçta insanın hayvan olması.<br />insanda içgüdü yoktur diyerek hayvandan ayırmaya çalışanlar olsa da -var olan içgüdülerin içdürtü olarak kabulü- bildiğin hayvanız işte. yaşamak için öldüren hayvandan daha hayvan olarak zevk için de öldürüyoruz örneğin ya da güce tapan yanımızla, sürünün en güçlüsünün çevresinde dört dönen kurtlar gibiyiz. eşek diyince alınıp aslan diyince böbürlenen özenti hayvanlarız.<br />sosyalleşme sonucunda yaşadığımız toplulukta bazı değerler oluşturmuşuz, saygı ve hoşgörü gibi, sevgi de belki sadece insan topluluklarına aittir bilemiyorum. ama kendi oluşturduğumuz bu toplumsal değerleri bile bilmeden kullanıyoruz, öğretildiği gibi yani ezberlediğimiz gibi.<br /><br />akrabanı sevceksin; kan bağın var.<br />büyüğüne saygı duyacaksın; senden çok şey biliyor.<br />çevrendekilere hoşgörülü olacaksın; birlikte huzurlu yaşamak için.<br /><br />sevmekle ilgili sorunum sevginin içinden gelmesi. sırf kan bağım var diye bana zarar veren bi insanı neden seveyim ki? hatta zarar vermesine bile gerek yok sevmek için neden bulamıyorsam neden seveyim? "sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir" melodisi eşliğinde düşünüyorum bu dediklerimi. nedensiz sevgi mi olur yahu? nedensiz olsaydı herkesi severdik. sonuçta bence kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, sevmek için nedeni yoksa ya da sevmemek için nedeni varsa, kendine mantıklı gelen, kendine göre doğru olan bir neden.<br /><br />saygı duymakla ilgili sorunum saygının karşındakinden kaynaklanması. bende saygı uyandırmayan birisine neden saygı duymalıyım? her insan saygıyı hak eder lafına katılmıyorum. o zaman gerçekten saygın olanların değeri düşmez mi? lise öğretmenlerimden ikisi arasında böyle bir kıyaslama yapıyorum. birisi öğretmenlik adına bana hiç katkı sağlamamış, sadece üst olmasını kullanarak öğrencileri susturmuş müdür yardımcımız diğeri her birimize ayrı değer verip bizimle yararlı bir ilişki sağlamaya çalışmış olan tarih öğretmenimiz. ikisine de saygı duysam tarih öğretmenime haksızlık olmaz mı bu?<br /><br />hoşgörü aralarında en zor olanı bence. birçok insanın en zorlandığı konu. "düşünceme saygı duymak" değil de "ona dünyanın en yanlış şeyiymiş gibi gelen düşünceyi" hoşgörüyle karşılamak zorluyor insanları. insanların en sık kullandığı laf "tamam, saygı duyuyorum ama..." yani diyor ki "saygı duyuyorum tamam ama bi siktir git öyle şey mi olur?" hoşgörülü olmak için saygıyı bi adım aşmak gerekiyo galiba, düşünceme saygı duymasından çok ona göre yanlış olmasına rağmen hoşgörülü olması önemli sanırsam. böylece ben farklı düşünüyorum diye içinden beni öldürmek geçmez. yani bence. tam da bilemedim şimdi ama öyle gibi geldi...el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-42640696037737661272010-11-30T00:12:00.003+02:002010-11-30T16:35:59.257+02:00paranoid android<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TPQlpChvwuI/AAAAAAAAAMI/576pylBCIfA/s1600/Marvin%2Bthe%2BParanoid%2BAndroid.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 244px; height: 400px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TPQlpChvwuI/AAAAAAAAAMI/576pylBCIfA/s400/Marvin%2Bthe%2BParanoid%2BAndroid.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5545098428183200482" /></a><br />çok ciddi bir insan olsam ve ciddi bir blog tutsam wikileaks ile ilgili çeviriler, yorumlar, diplomatik yaklaşımlar gibi sayfalarca yazı yazardım şimdi ama neyse ki diplomatik bilincimin tamamını okulu bitirince mülkiye'min bahçesindeki inek heykelinin dibine gömdüm.<br />bu sızdıran adamlar iki gündür bir takım çok gizli, gizli, sınıfsız vs belge yayımlıyor ve abd dışişlerinin elçiliklerle olan iletişiminde, elçiliğin bulunduğu ülkedeki bazı gizli kapaklı işleri ortaya koyuyor. yani aslında çoğu gizli olmasına rağmen pek de bilinmeyen şeyler değil ama olayın kilidi bunun rapor olarak sunulacak kadar gerçek olması. bizim kahve geyiklerinden farklı olmasa da koca diplomat olaydan bahsetmiş, boru mu?<br />belgelerin bir kısmını <a href="http://http://wikileakstr.blogspot.com/">http://wikileakstr.blogspot.com/</a> türkçeye çevirmiş. dünya ayağa kalktı dün geceden beri. türkiye'de ne oldu? bazı gazeteler başbakanı övmek için yeni mecralar buldu, bazı insanlar liderlerin lakaplarını duydu, bir kısım yaratık "aman da pek önemli ülkeyiz bak bizden bahsediyorlar" diye keyiflendi ve ülkenin büyük çoğunluğu ne olduğunu bile anlamadı. amerikanın oyunu bunlar diyenlerle bak amerika bizden korkuyo diyenler halı saha için takım kurup akşam maça çıktılar. zorla kaleci yapılan birisi şutları karşılamakta güçlük çekmesini "ama ben kalede iyi değilim" diye açıkladı falan.<br />hilary clinton, berlusconi, der spigel vs vs olayı ciddiye alıp bununla ilgili yorum, toplantı vs yaparken çok bilen türk adamı "olm amerika var lan arkasında, kendi istemediği şeyi yayınlatır mı onlar" dedi. <br />türkiye, wikileaks'in eteğindeki taşları dökmesini beklerken, beyaz saray "abi valla doğru" dedi.<br />komplo teorisine komple yatkın bir millet olmak böyle bişi işte.<br />isviçrede 8 banka hesabı, seçim yatırımının karşılandığı yer burası deniyor; adam ingilizlere bilmemne medyanın kağıtlarını satın, bitecek yakında dedi deniyor; hükümetin bir adamı diğeri için amerikaya "tehlikeli bu adam" dedi deniyor; biz diyoruz ki "komple bunlar, amarikan oyunu"<br /><br />marvin öpsün hepimizi, belki zeka kırıntısı bulaştırırel-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-54984416810918508962010-11-20T22:02:00.006+02:002010-11-20T22:41:00.194+02:00köpek beslemekyaklaşık bir hafta önce köpek almaya karar verdik. araştırmalar son hız devam ediyor. erkek olacak, yavşak olmayacak, tüy sorunu yaşamayı pek istemiyoruz.<br />hayalimiz bir dogo argantino:<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgwPetNXAI/AAAAAAAAALo/1ocl2dA2We4/s1600/dogo-argentino.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgwPetNXAI/AAAAAAAAALo/1ocl2dA2We4/s400/dogo-argentino.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5541732383978249218" /></a><br />kaslı, yakışıklı, güçlü... ama evde beslemeye uygun değil ve eğitimi zor.<br />kocam biraz manyak köpek sevdiği için boxer istiyor:<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgwtzvdh8I/AAAAAAAAALw/h5M4JbdUuss/s1600/boxer_fanner1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 350px; height: 304px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgwtzvdh8I/AAAAAAAAALw/h5M4JbdUuss/s400/boxer_fanner1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5541732905020917698" /></a><br />ben pek sevmem boxer ama dogo'dan daha (azıcık daha) eve uyumlu ve küçük.<br />asıl köpek kangal ya da akbaştır diyorum aslında:<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgxrcJHxJI/AAAAAAAAAL4/0YHuag2DwS0/s1600/kangal_kopegi.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 322px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgxrcJHxJI/AAAAAAAAAL4/0YHuag2DwS0/s400/kangal_kopegi.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5541733963837981842" /></a><br />ama otlatacak koyunlarımız ve bize saldıran kurtlar olmadan kangal beslemek çok kolay değil.<br /><br />son olarak brittany diye bir av köpeği buldum. ben çok sevdim kendisini:<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgx-X-ywQI/AAAAAAAAAMA/ewyhH4qcrrk/s1600/brittany.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 359px; height: 354px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TOgx-X-ywQI/AAAAAAAAAMA/ewyhH4qcrrk/s400/brittany.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5541734289138434306" /></a><br />av köpeği, evde yaşayabiliyor. orta boy bir köpek, eğitilebilir. ailesine sadık, orta derecede korumacı. yeterli egzersiz sağlandığında apartman hayatında sorun çıkartmıyor. tüy bakımı zor değil.<br /><br />araştırmalar devam ediyor...el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-43704199982949250522010-11-12T00:02:00.002+02:002010-11-12T00:10:28.466+02:00back to the pastkadınların klasik bunalımdan kurtulma hareketi olarak gösterilen kuaföre gidip saç değiştirme faaliyetini kuzenin düğünü nedeniyle aradan çıkarttım geçenlerde. duvarda gördüğüm bir afişte fön çekilmiş hali süper olan saç şeklini yaptırmak konusundaki inadım, canım kuaförümün önüne geçemeyeceği bir istek halini aldı. fönlü hali insana benzeyen bu saç kesimini yaptırdım. <br />kendi çapında bir merinos koyunu olduğum için fön çektirmediğim zamanlarda aynaya bakınca fonda hafif bir müzik başlıyor... amerika kanyonlarını görür gibi oluyorum. müzik hafiften hızlanıyor ve aynaya bakarak şu sözler dökülüyor ağzımdan<br />"i wake up in the morning <br />and i raise my weary head <br />i got an old coat for a pillow <br />and the earth was last night's bed <br />i don't know where i'm going <br />only god knows where i've been..."<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TNxpvYEF99I/AAAAAAAAALg/MYl4NfMgNUM/s1600/BlazeOfGloryJapanFront.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 300px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TNxpvYEF99I/AAAAAAAAALg/MYl4NfMgNUM/s400/BlazeOfGloryJapanFront.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5538417904393254866" /></a>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1320450959284283932.post-28651851308330175042010-10-21T16:27:00.004+03:002010-10-21T16:38:01.685+03:00çok amaçlı koltuk tasarımı<a href="http://www.karimrashid.com/">karim rashid</a>'in karimsutra serisi sex pozisyonları koltuğunu gördüm, beğendim. paylaşmanın güzelliğini (çünkü mutluluk paylaştıkça artar, üzüntü paylaştıkça azalır) kreşte öğrenmiştim, uygulama alanı buldukça uyguluyorum<br /><br /><span style="font-style:italic;">burada en sağ alttaki grup olayına dikkat çekmek isterim</span><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TMBBnq7yHUI/AAAAAAAAALQ/G9-5akTDsP8/s1600/14809909_Karimsutra10.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 140px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TMBBnq7yHUI/AAAAAAAAALQ/G9-5akTDsP8/s400/14809909_Karimsutra10.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5530492492206710082" /></a><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TMBByvWedBI/AAAAAAAAALY/xlH3ID7ylZM/s1600/karim.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_Fz9PjSgeMEM/TMBByvWedBI/AAAAAAAAALY/xlH3ID7ylZM/s400/karim.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5530492682370970642" /></a>el-myrahttp://www.blogger.com/profile/13663219137840708495noreply@blogger.com0