öyle bir çakalsın ki şeytan gelse, şaşırtıp göd edersin.
biz küçükken sınıf başkanlığı seçimleri olurdu, "açık oy, açık sayım". adaylar tahtaya çıkar geri kalan el kaldırma usulü ile seçimini yapardı, herkes görürdü kim kimi istedi ve kimse sorun etmezdi kimin kime oy verdiğini. yakın arkadaşlar arasında belki bir iki sorun çıkardı neden bana oy vermedin diye ama o bile iki gün sürerdi en çok. "açık oy açık sayım" dürüstlüktü o yüzden, isteğini yüzüne karşı göstermekti, cesaretti, kişiliğini ortaya koymaktı. büyüdük, liseye falan geldik, gizli oy açık sayıma geçtik. başkan adaylarının ismi yazılıp toplandı, "sınıf öğretmenleri" oyları sayıp kimin başkan olduğunu söyledi. ilkinden farklı değildi bizim için, çünkü biz kimin başkan olmasını istediğimizi en yakın arkadaşımızın yüzüne söylemiştik. istemediğimize istemiyoruz demiştik. dürüst yetişmiş insanlar değişmez, dürüstlükten ödün vermez. ama sen kişilikle oynamaya başlarsan, dürüstlük yerine hayali değerler koyarsan, vicdan yerine hayali kahramanlar getirirsen sonuçta herkes yalancı olup çıkar. "ulan bana bu oyu siz ikiniz verdiyseniz benim oyum nerde" olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder