bizim oralarda bi laf vardır, arayı kapatmak manasında, catch up derler. (baba tarafından güney dakotalı olmak) son zamanlarda günün 16-17 saatini çalışarak geçirince; memlekette neler olmuş, dünya nereye gidiyor, ilgi alanım olarak gelişmiş bazı aktivitelerde durum nedir gibi insan olduğumu hatırlatan uğraşlarımdan geri kalmışım. hangi biriyle arayı kapatacağımı bilemeden saldırdım her birine.
1. siyasi-askeri-insani olanları elimden geldiğince takip etmişim, bilgim dışında yeni bir gelişme olmamış (tüm dakotalılar huzur içinde uyuyabilir). gerekli alanlarda, tavrıma uyan tepkileri de vermişim ama çözüme yönelik girişimler konusunda zamanım olmadığı için eksik kaldım. hatırlatma notlarım arasında en başa koydum. * çözüme yönelik fikirlerini, bu fikirlere değer verecek ve uygulama konusunda güvenebileceğin kişilerle paylaş.
2. koskoca bir dönemin kısacık bir görüntü ile bitip de, "ölmeden gitmeyecek zaar, ömürleri de uzun bunların" diye düşündüğüm baykal'ın gitmesi ile chp'de üye patlaması yaşanmasına ne demeli? ilçe örgütlerinde birikmiş üyelik başvuruları, internette coşmuş kitleler, seçim anketlerinde birinci çıkan chp... uuu beybi güzel bi hareketlenme oldu bende.
3. Roland Garros başlamış da bitiyo, fedex'im elenmiş daha çeyrek finale gelmeden, nadal yine it gibi koşuyor sakatlık bi'şey eksiltmemiş. fransız seyircisini sevmediğimi söylemeden geçemem bunu. genel bir gıcıklığım da olabilir, ırkçı olmadığımı düşünsem de arada fransızlara kıl olurum ben böyle.
4. yılın ortası olmuş da dünya kupası başlıyor. bugün fark ettim neredeyse bir haftaya başlayacağını, hemen fikstürü aldım elime. yaptığım hesaplar doğrultusunda hollanda (ki benim turnuvalarda yaptığım bütün hesaplar doğrultusunda hollanda) şampiyon olur. bu kez bi olun be, noolur. elimdeki hesaplara göre yarı finalde arjantini yenecek olmaları içimi biraz burktu ama messi mi robben mi dediğimde (van basten'in yerini van nistelrooy ile doldurmuştum, onun yerini de van persie ile doldurdum ama messi'yle kıyaslayacak kadar kör hayran da değilim) düşünüyorum ister istemez, çünkü söylemesi ayıp ama ben robben'i messi'den fazla seviyo olabilirim :)
5. sinemalar film dolmuş, elm sokağını yeniden çekmeye cesaret etmelerine bile önyargılı yaklaşmış bir freddy hayranı olarak inatla yorumları okumuyorum, kendi gözlerimle görmeliyim diyerek. gülmekten öldüren robert englund'un zeki, espirili, süper karakterini bozmamış olmalarını diler, yeni filmin güzel olmuş olmasını umar, wes craven'ın gözlerinden öperim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder