küçükken tepsi içine, üstüne harfler, rakamlar, evet ve hayır yazan kağıtlar hazırlayıp; kahve fincanının içine dualar okuyup ruh çağırmıştık kuzenlerle. parmaklarımız ters duran fincanın üzerinde, gelen ruha sorular sorup, fincanın tek tek harfleri gezerek yazdıklarını okurken birden ışık söndü ve odanın kapısı yavaşça, gıcırdayarak açılmaya başladı.
en büyüğümüz 12 yaşındaydı o zaman. çığlıklar atarak, ağlayarak birbirimize sarıldık, annemin "kemal, korkudan öldüreceksin çocukları" diyen sesini duyana kadar. deli babam gerçekten korkudan öldürecekti küçücük çocukları.
yıllar sonra discovery'de hayaletlerle ilgili bir belgesel izledim. aslında hayaletlerin olduğu, insanları rahatsız ettiği gerçek olaylar diye gösterilen bu seride, evinde bazı gerçeküstü olayların olduğunu iddia eden insanların bu olaylardan rahipler aracılığı ile kurtulmasını anlatıyordu. bir nevi "The Exorcist". (bir de el kamerasıyla çekilmiş paranormal activity var) bu tip hikayelere inanan insanlar için bedenimizin içinde yaşayan bir ruh var, ölümsüz. bizi kıyamette temsil edecek ve onun üzerinden ceza ya da ödül belirlenecek ve benim ruhum epey rezil olacak oralarda maalesef, sürekli cezaya maruz kalarak :)
neyse laf aramızda aslında ruh diye bişi yok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder