Nisan 30, 2009

star wars

üç gecedir aralıksız star wars izlemekten içim dışım güç oldu. karanlık tarafa gittim gittim geldim. itiraf edeyim ki daha önce hiç bir bölümünü izlememiştim ve star wars'tan nefret ediyordum. izlemediğim bir filmden neden nefret etmişim, niye hiç, bakalım bu film nasılmış ne diyomuş dememişim de uzaktan uzağa nefret etmişim bilmiyorum. kocamın zoruyla 6 filmi birden aldık ve maalesef izlemeye ilk filmden başladım. maalesef diyorum çünkü 3'ten sonra 4'ü izlemek, matrix'ten sonra dünyayı kurtaran adamın oğlu'nu hatta kendisini izlemek gibi bişi.
dünya çapında bir sinema eleştirmeni değilim ama izlediğim filmlerle ilgili kafamda oluşan düşünceleri bir eleştirmen gibi yorumlayabilirim. şimdi sözü eleştirmen kişiliğim el-myra dorsay'a bırakıyorum ve taa pazar günü demlediğim, küflenmeye yüz tutmuş çayımdan bir yudum alarak başlıyorum:

1. keşke 4, 5 ve 6 da yeniden çekilseymiş. neyse parası veririz.

2. g. lucas 3er saatlik iki filmle anlatılabilcek bir konuyu 2şer saatlik 6 filmle anlatmış. kimse yanlış anlamasın olumsuz bir eleştiri değil bu (ben hep p. jackson'a kızarım yüzüklerin efendisini 3er saatten 9 film yapmadığı için). böyle güzel filmler çok uzun olmalı bence. başladı mı aylarca izlenmeli, sindire sindire, keyfini ala ala.

3. her ne kadar yeni filmlerle aradaki teknoloji farkı anlaşılsa da 1, 2, 3 benim beklediğim kadar başarılı çekimler değildi. ama tabi ki sonu önceden izlenmiş bir filmden daha ileri bir teknoloji ile başlangıç olmaz diye önceki filmlere yakın bişiler yapılmıştır saygı duyarım. zaten onun için dedim keşke 4, 5, 6 da tekrar çekilseymiş diye. (bi de droidler, gemiler fln her bölümde aynı ya, onlar arasında bir fark görünmüyo zaman açısından. yalnız leia'nın yüzüne bakınca "evet bu film 70lerde çekilmiş" diyo insan. bi surat bu kadar mı zamanını yansıtır yahu.)

4. anakin ne kadar karizmatik ne kadar lider ruhlu bir adamsa mal oğlu luke da bi o kadar ezik bi o kadar sinir bi tip bence. öyle ana babadan bu bebe nasıl olmuş? hadi leia, padmé'nin kızı olduğunu belli ediyo da, o luke var ya... off sinir oldum.

5. bu çocukların anakin ve padmé'nin olduğu bilinmesin diye birbirlerinden ayrılıp başka ailelere verilmedi mi bu yavrucaklar? hadi leia'yı saklayabildiler de, sen kalkıp luke'a skywalker dersen olmaz ki. anlarlar ki. hatta anladılar ki.

6. jedi yetiştirmek için en makul yaş kaçtır? eşek kadar luke'u sanayide kaportacıya versen almazlar öğrenemez bu diye (babası kaportacıysa bi yere kadar olabilir). yoda anakin'e de bu kartlaşmış, olmaz daha da jedi demişti, başlarına bela bile oldu. luke'a da dedi aynı şeyi, sonra onu da darth vader'ı yenmenin tek yolu diye yetiştirdi.

7. anakin nasıl eğitildi göremedik ama luke, rocky yöntemiyle jedi oldu. doğal ortamda taşla sopayla, sırtında yoda'yla.. buzluktaki etleri yumruklayarak, karlı dağlarda yokuş tırmanarak. (ivan drago'yla karşılaşsa yenilirdi ama bence)

8. "ışın kılıcının kestiği kol kanamaz" kanasaydı baba oğul kan kaybından ölürlerdi yoksa.

9. harrison ford'u sevmiyorum.

10. fonda imperial march duyup üstüne yoda izleyince çok duygulandım. aah ah. nerde o eski telegol'ler, diiğ mi güntekin?

Nisan 29, 2009

rüya tabirleri

at: rüyada at görmekle ilgili yorumlar görülen atın rengine göre çok çeşitlilik göstermektedir. ancak genel olarak "at" kişinin bulunduğu konumdan ilerlemesine delalet eder, L şeklinde.

papatya: kişinin rüyasında papatya topladığını görmesi genellikle bazı konularda şüpheleri olduğu anlamına gelir. hayatında güvenmediği ya da inanmadığı kişiler olduğu ve aslında inanmamakta da haklı olduğu anlamına gelir. çünkü papatya toplayan kişinin hayatındaki insanın iki arada kalmış olması muhtemeldir, seviyorum? sevmiyorum?

rüyada sesinin çıkmaması: insanlarla konuşmaya çalışıp da sesinin çıkmadığı rüyalar karabasan olarak adlandırılır. kişi can hıraş konuşmaya bağırmaya çalıştıkça ter içinde kalır. bu korkulu rüya gerçek hayatta telefon faturasını ödemeyi unuttuğuna delalettir, ödenmesi gereken meblağ dökülen terle doğru orantılıdır.

Nisan 24, 2009

hayvansever

tuvalette bir tıkırtı duyup bakmaya giden bir hayvan sever, koyu gri ve ıslak bir lağım faresi ile karşılaştığı zaman fareyi kucağına alıp biberonla süt verir mi, havluyla kurulayıp akşam yanında uyutur mu?
ben, evde uygun şartları oluşturabilirsem eğer bi yunus beslemeyi istiyorum. uygun şartlar dediğim tabi ki de dev bir akvaryumda yaşamak oluyo bu durumda. yani annelerin köpek istediğimiz zaman söylediği "bahçeli bi evimiz olsaydı alırdık yavrum, yazık hayvana evin içinde. hem pisletir orayı burayı" dedikleri durum bahçeli bir eve taşınmak suretiyle karşılanabilirken benim bir hayvan sahibi olabilmem için annemin ön koşulu şöyle "aquaparklı bir evimiz olsa olur kızım, yazık hayvana küçücük küvette. hem balık yetiştiremeyiz ona" ben de uzaktan izlemekle yetinmek zorundayım bu durumda o sevimli ve zeki yunusları.
bi de şu resme çocuklar baktığı zaman 8 tane yunus görüyomuş, kaybetmişiz tüm masumiyeti



Nisan 18, 2009

tümdengelim

ilkokula başlayan genç dimağlar okuma yazmayı bu taktikle öğrenirler. tam bir cümle halinde başladıkları serüvende önce sözcüklere sonra hecelere sonra da harflere geçilerek işlem tamamlanır. artık mini mini birler ezber olmadan gördüklerini okumaya başlarlar, tümdengelimin başarılı bir sonucu olarak.
bir de matematik sınavında öndekinin kağıdına bakıp sadece sonucu gördükten sonra, sorunun içindeki sayıları alakasız toplama, bölme, çarpma işlemleri kullanarak elindeki sonuca ulaştıran insanlar olur. eğitim sisteminde çok fazla ilerleme gösterememiş bir ülke olduğumuz gerçeği ile bakınca hâlâ böyle insanlar olduğunu çok rahat tahmin edebiliyorum. işte sonuçtan yola çıkıp alakasız işlemler yaparak problem çözen bu insanlar, sözel bölümler seçip matematikten kurtulmuş olsalarbile hayatın her alanında matematik olması nedeniyle, atıyorum bir savcı olduklarında ulaşılması gereken bir sonuç verilir ellerine, onlar da alakasız işlemler yapıp yanlış sayıları toplayarak zorlama şekilde istenen sonuca ulaşabilirler tümdengelimle. bunun yanında tümdengelimin asıl kullanım alanı okuma yazma olduğu için yıllarca sürecek bir dava konusu da yazabilirler. (hikayedeki olaylar ve kişiler uydurma olup, kimseyle alakası yoktur. benzerlikler sadece tesadüftür)

Nisan 13, 2009

hava bedava su pahalı

her programın deneme sürümünü indirerek 15 ila 30 gün arasında bedava program kullanmayı kendine kâr sanan bir kişiliğim. eski cd'lerin arasında istediğim programı bulursam benden mutlusu olmuyo dünyada. oohh beleşe kullancam istediğim kadar diye. eski sürümleri bile olsa "ama sonuçta iki yıl önce en iyi sürüm buydu" diye pozitivist hatta faydacı bir yaklaşımla mutluluğuma mutluluk katmam da cabası. hatta bi tane rewritable (gora'nın, teknik terim kullanıyorum ki cahil olduğum sanılmasın sahnesi) cd buldum yine eskilerin arasında, üstüne yazdıkça yazıyorum delicesine. işte bu da beni bu kadar beleşçi bir şahsiyet haline getiren kapitalist düzene kapak olsun.

Nisan 07, 2009

bir dil bir insan

bir ülkenin bağımsız varlığını sürdürebilmesi için en önemli şey kültürünü ve dilini yaşatabilmesidir. kendi anladığı dili doğru düzgün konuşamayan insanlar kültürlerini unuttukları gibi vatan sevgisini, ulus olma bilincini de kaybederler. dil, aynı kültürden gelmenin ve bir arada yaşamanın en önemli unsurudur çünkü zor zamanında yardım isterken, memnuniyetini bildirirken, canın sıkılıp da sohbet etmek istediğin zaman karşı tarafın seni anlayabilmesi asıl konudur. kendi dilinde tv yayını için yırtınmanın, eğitimini istemenin nedeni de budur sanırsam...
türk halkının kendi diliyle ilgili tek derdi ülkeye gelen yabancıların basına, meclise ya da selamladığı askerlere türkçe birşeyler söylemesidir.
"merhaba asker" der birisi, herkes sevinip heyecanla el çırpar "ay koskoca devlet başkanı merhaba dedi, asker dedi. ay pek de şirin söyledi, ne sıcak kanlı adam" sanki adam tüm ziyareti boyunca türkçe iletişim kurmuş gibi abartılır bu bir de. "obama türkçe konuştu". sempati kazanır halktan, diline çok önem veriyor ya herkes. "ay zaten adı da hüseyin canım, bizden o da işte" kızılderililer de türkmüş ki zaten.
ama yazı yazmaya gelince türkçe'yi obama kadar bile kullanamaz kimse. ayrı yazılması gereken de, mi, ki hep birleşik.. "bende seni seviyorum" demiş sevgilisine. ama bildiği bazı kuralları da kullanmaya çalışıyor, örneğin; "ünsüz uyumu"nu kural olarak tam bilmese de konuşma sırasındaki sesten dolayı yazısında kullanıyor bunu "burak'ta bizimle ewe gelçekmiş! ;)"
birleşik yazılması gereken -de ve -ki için bir sorun yok, her şeyi birleşik yazınca onları mecburen doğru yapmış oluyorlar.
almanlar için dil o kadar önemli ki adamlar dünyanın her yerinde (televizyon) television olan sözcük için bile almanca bir karşılık bulup fernseher demişler. ingilizceyi çatır çatır bilen fransızlar ölüm döşeğinde olsalar, azrail ingilizce konuşsa sallamazlar. azeriler ana haber bülteninde "vaşington'da" "corc buş" diye yazılarla haberleri verirler. bizimse ana dilimiz ingilizce olmak üzere, ya da bu gidişle arapça...

Nisan 03, 2009

namus bekçiliği kadrosu


son seçimlerde yanlış oy kullanıp defalarca şehri ziyaret etmiş olan başbakanlarını kızdıran antalya halkının medar-ı iftiharı kemer'de, tüm ülke genç kızlarının namusunu düşünen (mhp'li) belediye başkanı mazbatasını aldığı gibi icraatlara girişmiş ve türkiye'nin batının ahlaksızlığını alıp yozlaşmasını engelleyebilmek adına çok önemli bir adım atmıştır, hepimize hayırlı olsun.
"aşk yağmuru" ya da asıl önemli adıyla "genç kızların ahlakını bozan heykel"i söküp yerine batının ilmini alabilmemiz için ilk şart olan eyfel kulesi benzeri bir yapıyı dikecek olan bu belediye başkanının ilerde büyüyüp "melih gökçek" olmasını ve ahlakı bozulmamış, namuslu genç kızların gönüllerince gezip eğlenebilecekleri, eşek üstünde nasreddin hoca, semah halinde mevlana görünümlü alışveriş merkezleri ile bu şirin ve turistik ilçemizi tüm dünyaya tanıtmasını bekleriz.
günümüze değin bu heykele maruz kalıp da ahlakı bozulmuş olanlarınsa gavur izmir'e ya da alkolik trakya'ya sürülüp cezalandırılmaları ve ibret olsun diye ahlak bilgisi derslerinde okutulmaları konusunda meb müfettişlerinin ve dahi bakanının atılım yapması için bakanlığa mail yoluyla ulaşmayı vatandaşlık görevi bilirim. bence bakanlıkların tamamına namus bekçiliği müsteşarlığı açılmalı ve her alanda ahlaki unsurlar buraya yerleştirilecek ahlaklı kadrolar sayesinde denetlenmelidir.