Mayıs 17, 2012

mutlu ol yeter

bazı zamanlar reklamlarda bile ağlayabilecek psikolojide oluyorum, reklamın içeriğine bağlı olmaksızın. bazı zamanlar önümde canlı kesseler ağlamam gibi geliyor.
bunların istisnası olan tek şey vardı şimdiye kadar, ağlamaklı olsam da olmasam da ağladığım ve hep ağlayacağım yeşil yol. kitapta olmuyor ama film başladığı anda ben ağlamaya başlıyorum. bir rulo tuvalet kağıdı ile tamamladığım bu yolculuğun bir başka hazin sonu da ağaçlara yansıyor.
artık buna house da katıldı. eskiden üzerdi ama gülüp geçeceğimiz bir acınası hali vardı, şimdi dizi bitiyor ya her şeyine acıyorum adamın. öyle de güzel senaryo yazıyorlar ki tüm geçmişe bakınca house'un acı çekerek ölmesinin en mantıklı son olduğunu düşünüyor insan. gerçek olmayan şeylere bu kadar ağlamak bi' hormonlarla olur bi' de böyle insan hayatının içinde olabilecek gerçeklikteki senoryayla (yeşil yol'u ayrı tutaraktan, inci dizerekten)...

Hiç yorum yok: