Haziran 25, 2010

ad aktarmak

markaları ürün genelinin ismi olarak kullanmayı yadırgamadığı gibi aslında o ürünlerin kendine ait birer isimleri olduğundan bile bihaber insanlar var bu topraklarda. ağız alışkanlığı olarak hepimiz kağıt mendile selpak diyor olabiliriz (Almanya'dan gelen Türkler için "tempo") ama "gilette" markasının (markaya referans vererek bile olsa) tıraş bıçağı tanımı ile tdk sözlüğüne girmesi nedir? Markaların böyle isimleşmesi bir pazarlama başarısı mıdır yoksa Türk insanına özgü bir davranış mıdır bilemiyorum, hiç araştırmadım ama örnekleri o kadar fazla ve alanı o kadar geniş ki bu anlam ve ad aktarımlarının, yalnızca bize özgüymüş gibi geliyor bana. sana yağ, cif, vim, walkman, neskafe, şaşal, orkid, uhu, pimapen, vileda, omo...
bunun yanında aktarılan başka şeyler, birbiri ile karıştırılan alakasız kavramlar da var elbette. herhangi bir eylemde dükkan camlarını kıran, kaldırım taşlarını söküp fırlatan, otobüs duraklarını boyayan ya da heykelleri, bankları tahrip eden kitleler "anarşik" tipler olarak yerleşmiş dilimize. anarşizmi tam olarak bilmeyen ya da bilse de işine gelmeyen kişiler bu tip vandallıkları anarşizm olarak adlandırıp koskoca bir felsefeyi barbar bir ırka indirger. her türlü otoritenin ve hiyerarşinin karşısında duruş olan, birilerinin diğerlerini yönetmesinin saçmalığını vurgulayan ve siyasilerin, din adamlarının, yöneticilerinin karşısında gönüllü olarak bir arada yaşayan toplumun gül gibi geçinip gidebileceğini savunan bir görüşü; yakıp yıkmakla, insanların can ve mallarına zarar vermek istemekle ve ipe sapa gelmez, cahil kültürsüz barbarlar olmakla suçlamak yapıştırıcıya uhu demekten çok daha farklı ve art niyetli bir davranıştır.


soru şu: anarşizmin ütopya olması, insanların kuralsız ve otoritesiz yaşayamayacak kadar aciz olması anarşizm görüşünü mü kötü yapar basiretsiz insanlığı mı?

sonuç şu: selpaktan yola çıkıp sosyal sonuçlar elde edilebilir

Hiç yorum yok: