Mayıs 04, 2010

kişisel gelişim

kişisel gelişim diye başlık yazıp taslaklara kaydetmişim, ne düşünüp de yazmışım, kişiliğimi geliştirme konusunda bir boşluk mu hissetmişim hayatımda bilemedim. kişisel gelişim adı altında saçma sapan kitaplar yayınlanıyor, hayatını düzene sokmak, iş yerindeki hal ve hareketler ile iş arkadaşlarını kendine hayran bırakmak, patronu kıvamına getirip gözde eleman olmak, aşk hayatında ipleri elinde tutmak vs. vs.
30 yaşına gelmiş adama bu kitaplarla insanlık mı öğretilir, ilişki mi anlatılır? bunu yazan psikolog kişisi kendi hayatında ne kadar başarılı ayrıca? güzellik merkezi sahibi cildi bozuk, çirkin kadınlar olur ya güzellik tavsiyeleri verirken cildindeki oyukları sayarsın elinde olmadan ya da sigara içen dahiliye uzmanı, ciğer röntgeninden dersler verir de arada hırıl hırıl nefes alır...
beni tanımayan, çevremi bilmeyen, ailemi görmemiş, hayatımla ilgili en ufak bilgisi olmayan bir psikolog nasıl bana kişilik dersi verir, aklım almıyor.
böyle küçük şeyler'i sorun etmek ikili ilişkilerinizde sorunlara yol açabileceği gibi partnerinizin sizinle ilgili düşüncelerinde kararsızlıklara, güvensizliklere de neden olabilir. kendinizden emin davranışlarınız çevrenizde takdir toplamanıza, arkadaşlar arasında sözüne güvenilen bir kişi olmanıza yardımcı olacaktır. (uuuu, şimdi grubumun lideri olabilirim)

Mayıs 02, 2010

Quija Board

küçükken tepsi içine, üstüne harfler, rakamlar, evet ve hayır yazan kağıtlar hazırlayıp; kahve fincanının içine dualar okuyup ruh çağırmıştık kuzenlerle. parmaklarımız ters duran fincanın üzerinde, gelen ruha sorular sorup, fincanın tek tek harfleri gezerek yazdıklarını okurken birden ışık söndü ve odanın kapısı yavaşça, gıcırdayarak açılmaya başladı.
en büyüğümüz 12 yaşındaydı o zaman. çığlıklar atarak, ağlayarak birbirimize sarıldık, annemin "kemal, korkudan öldüreceksin çocukları" diyen sesini duyana kadar. deli babam gerçekten korkudan öldürecekti küçücük çocukları.
yıllar sonra discovery'de hayaletlerle ilgili bir belgesel izledim. aslında hayaletlerin olduğu, insanları rahatsız ettiği gerçek olaylar diye gösterilen bu seride, evinde bazı gerçeküstü olayların olduğunu iddia eden insanların bu olaylardan rahipler aracılığı ile kurtulmasını anlatıyordu. bir nevi "The Exorcist". (bir de el kamerasıyla çekilmiş paranormal activity var) bu tip hikayelere inanan insanlar için bedenimizin içinde yaşayan bir ruh var, ölümsüz. bizi kıyamette temsil edecek ve onun üzerinden ceza ya da ödül belirlenecek ve benim ruhum epey rezil olacak oralarda maalesef, sürekli cezaya maruz kalarak :)

neyse laf aramızda aslında ruh diye bişi yok

Mayıs 01, 2010

katmerli mesai

resmi tatil ya da hafta sonu fark etmeksizin ankaralılara hizmet veren biricik firmam, hafta sonuna denk gelen resmi tatili de elbette ki sallamayacaktı.
işçi bayramının ülkemizde yalnızca memurlara tatil olması, özel şirketlerde sömürülen biz kölelere mesai-ek ücret-prim şeklinde dönmemesi ve iş yerinizin bulunduğu çevrede çalışan işçilerin "ne işimiz var solcuların gününde" diyerek üstüne tuz biber olması ömürden ömür yemez mi?
bir insan kendi hakkının savunulmasına bile karşı çıkar sonra da yoksulluk hatta açlık sınırının altında bir hayata mahkum kalırsa kimin elinden ne gelir ki? liberalizmi ve kapitalizmi kapital sahiplerinden fazla savunan emekçilerin yaşadığı, seçimlerde seçme hakkını kömüre satan sağ görüşlü varoşların sözünün geçtiği, solcu -demeye bin şahit- tek partinin ortanın solundan da daha sağa kaydığı ve zaten solun elit kesime küçülüp zenginlerin elinde kaldığı bir sistem ideolojileri alt-üst etmekten başka ne işe yarar ki?
dine tepki olarak doğmuş milliyetçiliğin ve bu görüşü savunan kesimlerin dine sarılmış olmaları da ayrıca bir inceleme konusu zaten. 2010 yılında orta çağı yaşayan, hatta daha orta çağa girememiş bir ülkede feodalitenin baştan kurulup, sonra yıkılıp sonra da demokrasinin doğal süreci ile gelmesi dışında seçenek kalmadı mı ne?

Madam butterfly*

Kahraman deyince hep kelli felli, varlıklı, olgun adamlar geliyor ya insanın gözüne; bu imajı yıkmak için sivilceli ergenden seçilmiş, maddi durumu kötü bir süper kahraman ihtiyacı doğdu dünyada. Örümcek adam bu ihtiyacı karşılamak için ortaya çıkmış aslında ezik ve mahçup bir kişilik olarak eleştiri konusunda çok da acımasız olamayacağım bir kahraman. İnsanın içi el vermiyor sefalet içinde yaşayan, gariban bir arka mahalle çocuğuna laf etmeye. Daily Bugle’a kendi fotoğraflarını satarak ünlenmesi ve kendi kahraman kimliği aracılığıyla para kazanması her ne kadar iki yüzlülük olsa da MJ’e olan aşkı ile kendisini affettiriyor. Kıyamıyorum resmen yahu, varsın iki yüzlü olsun. Superman ve batman kadar olamaz ya.

*Coupling’te öpüşme müziği olarak madam butterfly’ı hayal eden zavallı sally’nin hazin sonu için tıklayın.