Nisan 07, 2010

oldies day

sanki yaşamışım gibi, arada bir geçmiş günlerin özlemini duyarım. taş devrinde yaşayıp para derdi olmayan bir mağara kadını olmayı özlerim bazen, arada büyük bir boşluktan sonra -bu ara dediğim öyle çok da matah olmayan devirler bence- 70'leri özlerim, bana dünyanın gördüğü en güzel yıllarmış gibi gelir hep. belki de müziklerinden ve hippilerinden dolayı bilemiyorum (beni hippi sanan insanlar olduğu için de seviyor olabilirim). o yılları yaşamış insanlar hep gözlerinde bir pırıltıyla hatırlar ya onun etkisi belki de. gençlik yıllarını hatırlıyor, tabi pırıltı olacak ama başka türlü geliyo bana. sonra bi de çocukluk yıllarımı özlerim ki özlediklerim arasında tek yaşamış olduğum dönem bu. biz büyüdük ve kirlendi dünya tribine girme yaşıma geldiğim için mi bu zamanları sevmiyorum acaba ve bu dönemin çocukları da 2000leri mi özleyecek? çok saçma, özlenir mi bu yıllar? beterin beteri var diye buna diyorlar di mi? ilerisi bundan da kötü olacak ki bu günleri bile özleyeceğiz.

cep telefonu olmadan birbiriyle buluşamayan insanlar, internet olmadan bilgiye ulaşamayan öğrenciler, mp3 oynatıcı olmadan müzik dinleyemeyen gençler. nesini özleyeceksin ki bu yılların?
küçükken dışarıda oynamak diye bi kavram vardı, hala var mı bilmiyorum çünkü hiç dışarda oynayan ve hava kararınca evine çağrılan çocuklar görmüyorum. biz dışarda toprağı ıslatıp kubbe şeklinde ocak yapar onunla bile oynardık. o zaman annem oynadıkları arabaları dedemle birlikte yaptıklarını anlatırdı da ilkel gelirdi bana. keşke diyeceğim kimin aklına gelirdi o zaman?
küçükken büyümekle ilgili düşündüğüm tek şey boyumun uzamasıydı ve bir insanın boyu nasıl uzar aklım almıyordu. herkes bir zamanlar bebek olduğuna göre yaklaşık 50 cm'den 1.80'e falan ulaşmıştı babam, nasıl olabilirdi ki bu? keşke büyümek sadece boyumun uzaması olsaymış diyorum şimdi. tek derdim bu olsaymış.
dertlendim işte. şerefe!

Hiç yorum yok: