Şubat 03, 2009

kurnaz karga - yavru ceylan

eğer bülbül gibi şakıyan bir karga görürsen "ay bu karga ne kadar farklı, ne güzel şarkı söylüyo" demiceksin, "bak sen kurnaza, tavlamak için nasıl da bülbül taklidi yapıyo" diceksin.
yanlışlıkla bir çok hayvanın bulunduğu kocaman bir kitabın içine düşen yavru ceylan, etrafı gezinip, eğlenip oynarken; bülbül gibi şarkılar söyleyen bir karga ceylanı fark edip etrafında dolaşmaya başladığı zaman, küçük ceylan, bu karganın kitabın dışında da hayatında olabileceğini ve kitabın dışındaki görkemli ormanda hayatları boyunca birlikte uçabileceklerini bilemezdi.
her şey masal gibi giderken, karga, bülbül sesiyle ceylana şarkılar söyleyip güzel gözlerinden, mis kokusundan bahsederken, kargaya deli gibi aşık olmuş olan ceylanın karganın kanatlarına tutunarak uçtuğu bu yeni hayatta yaşadığı mutlulukla başının dönmüş olması, hayatının geri kalanında sürekli bir baş dönmesi ve mide bulantısı yaşayacağı anlamına gelmez bilakis, iki üç kadeh tatlı tatlı bişiler içmiş de çakırkeyf olmuş bir baş dönmesi ve sürekli gülümseyen bir suratla yaşayacağını gösterir.
kalbindeki mutluluğun suratındaki yansıması olan bu gülümsemenin aynısının, karganın da yüzünde olduğunu gördüğü sürece, karganın kanatlarında gittiği her yerin sihirli olacağının farkında olan ceylan, karganın peşine takılıp ormanın en uzak, en bilinmedik, daha önce hiç gitmediği en korkulan yerlerine gitmekten çekinmeden, hayatının kalanında hep bu çok sevdiği kargasıyla yaşama kararı almış ve onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
gökten düşen üç elmanın, kimin kafasına düşüyosa onun zevkine göre; benim kafama düşeninse yeşil, ekşi ve sulu olmasını dilerim...

Hiç yorum yok: